1 Ekim 2024 günü İran İsrail’e karşı 2. kez balistik ve siber
sonik füzelerle karşı misillemede bulundu. İran Devrim Muhafızları Ordusu
tarafından yayınlanan açıklamada saldırının İsmail Haniye, Seyyid Hasan
Nasrallah ve Devrim Muhafızları Tümgeneral Abbas Nilfuruşan’ın şehadetine yanıt
olarak gerçekleştirildiği belirtildi. Saldırı talimatının Yüksek Ulusal
Güvenlik Konseyi’nin onayı ve Silahlı Kuvvetler Genelkurmay Başkanlığı’nın
talimatıyla, İran İslam Cumhuriyeti Ordusu ve Savunma Bakanlığı’nın desteğiyle
gerçekleştirildiği belirtildi. Öte yandan İsrail hükümeti ise İran’a karşı
güçlü bir saldırı ile cevap verileceğini açıkladı.
İran tarafı saldırıyı İsrail’in suikastlarına bir misilleme
olarak gerçekleştirdiğini açıklamasına karşın, saldırının zamanı ve stratejik
anlamını daha geniş ölçekte analiz etmekte fayda vardır. Bu bağlamda;
1-
İsrail’in 30 Eylül’de Lübnan’ın işgali için
siyasi ve askeri kararlar almasının ardından Lübnan’ı işgaline yönelik somut
adımlar attı. İran saldırısı lider kadrosunu kaybetmiş ve moral motivasyon
olarak zayıflamış Hizbullah’ın askeri olarak toparlanmasına ve daha güçlü
karşılık vermesine yol açacaktır. Aksi durumda Hizbullah’ın 2006’daki benzer
bir direniş göstermesi oldukça güç olacaktır.
2-
Saldırı zamanlama olarak İsrail’in Lübnan
işgaline karşı İran’ın sessiz kalmayacağını hem İsrail’e hem de ateşkes
konusunda İran’ı yanıltan ABD ve AB ülkelerine bir cevaptı. İran tarafından
yapılan bir açıklamada Haniye’nin öldürülmesinden sonra İran’ın misilleme
yapmaması karşılığında İsrail’in Gazze’de ateşkes anlaşması kabul edeceği ifade
edilmişti. İran tarafı Batılı ülkelerin ateşkes konusunda kendilerini yanılttıklarını
ve İsrail’in Hizbullah liderlerine saldırı ve daha sonra Lübnan işgaline
hazırlık için zaman kazandırıldığını düşünmektedir.
3-
İran saldırısı tüm Ortadoğu’daki milis
kuvvetlerinin olası Lübnan işgaliyle birlikte İsrail’e karşı savaşa müdahil
olmalarına moral motivasyon ve inanç olarak güçlendireceği ileri sürülebilir.
4-
7 Ekim sonrası Gazze Savaşı’nın İran’ı da içene
alacak şekilde genişlemesi olasılığına karşın Tahran, Rusya’nın desteği başta
olmak üzere askeri karşı koyma ve savunma kapasitesine dışarıdan güçlü
destekler aldı. İran yaklaşık 1 yıldır İsrail ile doğrudan karşı karşıya gelmek
yerine düşük yoğunluklu ve ağırlıklı olarak diplomatik düzeyde kalan bir kriz
yönetimi benimsedi. Nasrallah’ın öldürülmesi, Hizbullah’ın lider kadrolarına suikastlar
ve Lübnan işgaline dönük sınıra ciddi asker kaydırılması üzerine İran da karşı
saldırı yapmak zorunda kaldı.
5-
İsrail’e ve özellikle Netanyahu hükümetine, üst
düzey İran, Yemen, Suriye ve Lübnanlı komutanlara düzenlediği saldırıların
cevapsız kalmayacağı ve karşılık bulacağı mesajı verildi.
6-
Netanyahu’nun politikalarının İsrail’i
saldırılara açık bir ülke haline dönüştürdüğü mesajı tüm Yahudilere verildi. Bu
durum İsrail’den AB ve ABD’ye Yahudi göçünü tetikleyebilir.
7-
Batı’nın İsrail’i saldırılardan koruma
stratejilerinin gerçeği yansıtmadığı hem İsrailli yetkililere hem de Batılı
liderlere gösterildi.
8-
Gazze sonrası Lübnan ve Yemen’e karşı kapsamlı
bir saldırı hazırlığında olan İsrail’e ve onun destekçilerine, Savaşın İsrail
açısından da maliyetleri olacağı ilk kez açık bir şekilde gösterildi.
9-
İsrail’in olası işgaline karşı milis
kuvvetlerine hem birlikte ortak bir askeri ve ideolojik paradigmanın
parçalarıyız hem de olası savaşta birlikteyiz mesajı verildi. Bu mesaj direniş
gruplarının güçlü bir savunma ve saldırı stratejisi ile hareket etmelerinde
önemli olacaktır
10- Netanyahu
hükümetinin İran saldırılarına cevabının beklenenden çok daha sert olacağı
öngörülebilir. Netanyahu saldırılara sert cevap vermediği takdirde ya istifa ya
da ateşkes yapmak zorunda kalacaktır. Çatışmalarda tırmanma durdurulamadığı
takdirde, çatışmalar genellikle kapsamlı bir savaşa dönüşür…
Prof. Dr. Veysel Ayhan
*Yazı ilk defa burada yayınlanmıştır.