Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddet Kavramının Analizi

Tarihsel ve Siyasal Boyutuyla Darfur: Çatışma, İnsani Kriz, Uluslararası Müdahale ve Barış Şansı

Toplumsal cinsiyet kavramı ilk olarak Ann Oakley tarafından yazılan ‘Cinsiyet, Toplumsal Cinsiyet ve Toplum’ kitabında işlenmiştir. Bu bağlamda dişi (kadın) ve eril (erkek) olmayı belirleyen cinsiyetten farklı olarak toplumsal cinsiyet, toplumsal olarak oluşturulmuş düşünce ve davranış yapılarının birikimli bir şekilde meydana getirdiği kadınsılık ve erkeklik anlamına gelmektedir. Diğer bir şekilde ifade edilecek olursa, cinsiyet biyolojik olarak belirlenmektedir. Toplumsal cinsiyet ise kadın ve erkeğin biyolojik olarak farklılaşmasına dayandırılan ve cinsiyet ya da cinsel yönelimi sebebiyle maruz bırakılan baskı ve tahakkümü meşrulaştıran cinsiyetçi bir yapıdır. Toplumsal cinsiyet hem ayrımcı, eşitsiz ve baskıcı bir toplumsal düzeni hem de bu toplum düzeninde yaşayan kişilerin psikolojik ve davranışsal özelliklerini belirler. Bu bağlamda tarihsel olarak ele alınacak olursa toplumsal cinsiyet, tarihsel süreç içerisinde gelişmiş ve topluma nüfuz etmiş  düşünce yapılarında kadına ve erkeğe bazı roller yüklemiş ve böylelikle kadının ve erkeğin toplumsal, sosyal ve ekonomik anlamda işlevlerini belirlemiştir. Buna göre ataerkil sistem içerisinde kadınlara annelik, toplayıcılık, ev kadınlığı, kölelik, bakıcılık gibi roller üstlendirilirken, erkeklere avcılık, askerlik, idarecilik ve yöneticilik gibi roller verilmektedir. Dolayısıyla toplumsal cinsiyet rolleri ataerkil sistem içerisinde belirlenmektedir. Toplumsal cinsiyete dayalı kalıplar ve roller keskinleştiğinde ve sabitlendiğinde, bu kalıplara sığmayan kişilere yönelik önyargılar, baskı ve şiddet de artığı öne sürülmektedir.

Ataerki davranış ve paradigmanın kadınların bir cins olarak toplumda ezilmesini ve sömürülmesini meşrulaştırmış ve kadının hem cinselliğinin hem de emeğinin erkekler tarafından tahakküm altına alınmasına yol açtığı ileri sürülmektedir. Ataerkil düşünceler, toplumsal cinsiyet rollerinin toplum içinde kök salarak güçlenmesine yol açmaktadır. Ayrıca ataerki terimi kadınların sömürülmesinin ve tahakküm altına alınmasının tarihsel boyutunu da içermektedir.

Toplumsal cinsiyet rollerinin keskinleşmesi, ataerkil düşünce yapısını pekiştirerek bireylerleri, cinsiyete ve cinsel yönelimine dayalı ötekileştirme, tahakküm altına alma, sömürme, dışlama gibi davranışlara maruz bırakmaktadır. Örneğin toplumsal cinsiyet rollerinde kadınlara atfedilen özellikleri ve bu özellikler kapsamında davranışları ve yapacağı işler belirtilmektedir; kadınlara sabır, uysallık ve itaatkarlık gibi özellikler atfedilir. Ayrıca ataerkil düşünce sisteminden dolayı ev işleri, çocuk bakımı, yaşlı bakımı gibi işlerin sadece kadının sorumluluğunda olduğu düşünülmektedir. Ataerkil toplumsal yapı nedeniyle kadınlara, çocuklara hakim toplumsal cinsiyet rolleri dışında kalan erkeklere yönelik toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortaya çıkarmıştır.

Ulusal ve uluslararası düzeydeki politikalar toplumsal cinsiyet eşitsizliğine sebep olmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadınların, çocukların hakim toplumsal cinsiyet rolleri dışında kalan erkeklerin politik, ekonomik, sosyal, kültürel ve medeni alanlardaki insan hakları ve temel özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan ve cinsiyete ve cinsel yönelime bağlı olarak yapılan herhangi bir ayrım, mahrumiyet veya kısıtlama anlamına gelmektedir.

Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan, ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan, tehdit ve zorlama içeren her türlü̈ doğrudan ve dolaylı eylemi içerir. Kişinin toplumsal cinsiyetine veya cinsiyetine dayalı olarak o kişiye yönlendirilmiş şiddettir. Şiddet, zorlama, tehdit, aldatma, kültürel beklentiler veya ekonomik güç kullanarak iradesi dışında hareket etmeye zorlamayı kapsamaktadır. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet vakalarının büyük çoğunluğunu kız çocukları ve kadınlar oluşturuyor olsa da erkek çocukları ve erkekler de bu tür şiddetten zarar görebilirler. Bu sebeple, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet durumları cinsiyet ve cinsel yönelimi sebebiyle ötekileştirilen kişiler üzerinden açıklanmıştır.

Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddet Türleri

Fiziksel şiddet; cinsiyet veya cinsel yönelimi sebebiyle kişiye zorla bir şey yaptırma ya da bir şey yapmaktan alıkoyma amacıyla kişinin rızası dışında kişiye fiziksel olarak zarar veren eylemlerdir. Bir araçla veya doğrudan kişinin bedenine yönelik yıkıcı eylemlerdir. Tokat atmak, dövmek, vurmak, itmek, ısırmak, duvara çarpmak, kemiklerini kırmak, saç çekmek, tekmelemek, bıçak çekmek, yaralamak, yakmak, boğazlamak, silahla yaralamak, sarsmak, öldürmeye kalkışmak gibi eylemlerdir.

Sözel şiddet; kişinin cinsiyet ya da cinsel yönelimi sebebiyle aşağılayıcı sözler söylemek, zaaflarıyla alay etmek, suçlamak, küfür etmek, küçük düşürmek, hakaret etmek, yüksek sesle bağırmak gibi eylemlerdir.

Psikolojik/Duygusal şiddet; kişinin cinsiyet ya da cinsel yönelimi sebebiyle kişiyi küçük düşürmek, kişiliğini ve fikirlerini önemsememe, kişide korku yaratacak davranışlarda bulunma, konuşmamak, surat asmak, kişinin kendini ifade etmesini engellemek, görüş ve düşüncelerini ifade etmesine engel olmak, duygusal sömürü yapmak, imalı konuşarak yanlış anlamalara neden olmak, kişinin karar verme süreçlerine müdahale etmek, sosyal yaşamını katı kurallarla sınırlamak, çevresiyle bağlarını koparmak, hareket özgürlüğünü sınırlamak, eve kapatmak, kilitlemek, başkalarının önünde aşağılayıcı konuşmak, bağırmak, lakap takmak, kıskançlık bahanesiyle kontrol altına almak, utandırmak, emir vermek, sevdiği eşyalara zarar vermek, sürekli takip etmek gibi eylemleri içermektedir.

Cinsel şiddet; kişiyi istemediği yerde istemediği zamanda ve istemediği şekilde, kişi evli bile olsa cinsel ilişkiye zorlamak, cinsel içerikli imalarda bulunmak, cinsel organına zarar vermek, cinsel yaşamda aşağılayıcı davranışlarda bulunmak, kişiyi fuhuşa zorlamak, çocuk yaşta evlendirmek, cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanmasına sebep olmak, çocuk doğurmaya ya da doğurmamaya, kürtaja zorlamak.

Ekonomik şiddet; kişinin iradesi dışında çalışmaya zorlamak ya da çalışmasını engelleme gibi çeşitli eylem biçimleridir. Evin masraflarını karşılamamak, aile bireylerine gerekli harçlığı vermemek, kişinin çalışmasına izin vermemek, çalışan kişinin parasını elinden almak, kişinin mal/ mülkünü kontrol etmek, kişinin nereye para harcadığını kontrol etmek, kişiyi zorla borçlandırmak, çalışma hayatında kadın ve erkek arasındaki ücret farklılığı, çalışan kadının çalışma koşullarının kötüleştirilmesi.

Dijital şiddet; kişilerin cinsiyet ve cinsel yönelimleri sebebiyle normal hayatta yakın tehlike, psikolojik, ekonomik, maddi ve manevi açıdan endişe ve baskı altında hissetmesine sebebiyet veren; söylem ve eylemleri içeren yayınların internet üzerinden, herkese açık veya özel iletişim üzerinden, birebir veya gruplar aracılığı ile yapılmasıdır.

Tek Taraflı Israrlı Takip: Fiziksel olarak takip etmek, iş yerine – evine gitmek, telefonla aramak, sosyal medya araçlarını kullanarak takip etmesi, mesaj göndermek, mektup veya e-posta göndermek.

Flört şiddeti; ilk randevudan uzun süreli aşk ilişkilerine kadar, bir tarafın diğer taraf üzerinde egemenlik kurmak ve güç kazanmak için uyguladığı, karşı tarafı korkutmayı, sindirmeyi ve bağımlı hale getirmeyi amaçlayan kontrolcü, müdahaleci, kısıtlayıcı, aşağılayıcı, zarar verici ve yaralayıcı davranışlardır. Bu davranışlar fiziksel, cinsel, psikolojik, duygusal, sosyal ve dijital gibi farklı şiddetleri içerir. Flört döneminin evlilik öncesi ilişkileri kapsaması sebebiyle, flört şiddetinin yalnızca lise-üniversite çağındaki gençleri kapsayan bir sorun olduğu düşünülmektedir. Ancak flört ilişkisi her yaşta yaşanabilir. Bu nedenle flört şiddeti de her yaştan bireyin flört ilişkisi içerisinde karşılaşabileceği bir şiddet türüdür.

Ceren Özkan GBV Case Management Assistant / Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddet Vaka Yönetimi Asistanı